Besteci, aranjör ve akademisyen Tolgahan Çoğulu, “Doğu
makamlarının, Anadolu’nun mikrotonal seslerine gitarda nasıl ulaşılabiliriz?”
sorusuna cevap ararken, buna imkân sağlayan “mikrotonal gitar” tasarladı. Çoğulu,
“Kendi gitarınıza perdeler yapıştırarak en basitten zora 20 Türk ve İran geleneksel
müziğini çalabiliyorsunuz.” diyor.
2008 yılında
tasarladığı ayarlanabilir mikrotonal gitarla Doğu ve Batı müzikleri arasında
bir sisteme dayalı yepyeni köprü kuran besteci, aranjör ve akademisyen Tolgahan
Çoğulu ile yeni albümü ‘Mikrotonal’i ve albüme bu ismi veren enstrümanın hikâyesini
konuştuk.
- ‘Mikrotonal’ hayırlı olsun. Albümün içeriğine geçmeden
önce -çok teknik detaylara girmeden mümkünse- mikroton nedir, anlatabilir misin
lütfen?
Piyanodaki tuşlar ya da gitarda parmağımızın bastığı
perdeler yarım sestir, mikroton değildir. Yarım sesten küçük her sese ise
mikroton denir. Bu nedenle bağlamada ve tanburda normal gitardan daha fazla
perde vardır. Türkiye’nin geleneksel müzikleri mikrotonaldir, yani mikrotonlar
makamların önemli yapıtaşlarıdır. Mikrotonlar olmadan bu toprakların müziğini
çalamazsınız.
- 1990’ların ortalarında Boğaziçi Üniversitesi’nin folklor
kulübünün müzik ekibinde ve daha sonra Kardeş Türküler içinde olmasaydın, başka
bir müziğin yolcusu olur muydun?
Eğer Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü yerine
konservatuarda gitar okusaydım büyük ihtimal ayarlanabilir mikrotonal gitarı
tasarlayamazdım. Konservatuarlar her ne kadar bir müzisyene çekici gelse de
müziğe, sanata, öğrenciye yaklaşım biraz kısıtlayıcı olabiliyor. Örneğin,
klasik gitar bölümünde okuyan öğrencinin lisans programında dört sene boyunca
çalacağı eserler bellidir. Bu eserler genellikle dünyadaki konservatuarların
gitar programlarıyla uyumludur. Bir yandan bu repertuarı çalmak için çok vakit
harcamak, diğer yandan armoni-solfej alanlarına yetişmeye çalışmak müzikte
yaratıcı çalışmalara girmeyi çok zor hale getiriyor. Bu nedenle Boğaziçi
Üniversitesi’nde sevmediğim bir bölümde okuduğum için memnunum.
- 2000 yılında yapılan çalıştayda şu soruya yanıt
aramışssınız: Doğu makamlarının, Anadolu’nun mikrotonal seslerine gitarda nasıl
ulaşılabiliriz? Perdesiz gitar hangi sebeplerle ihtiyaca yanıt vermedi?
Gitar çalan ve yaşadığı yerin geleneksel müziklerini çalmak
isteyen Türkiye’deki birçok insan gibi ben de 20 sene önce gitarımın
perdelerini söktürüp perdesiz gitar haline getirdim. Erkan Oğur’un ‘Bir Ömürlük
Misafir’ kült albümünün hayranı olarak oradaki eserleri çalmaya çalıştım. Hem
bana çok zor geldi, hem de perdesiz gitarın sesinin çok farklı olduğunu
anladım. Perdesiz gitar, sesi ud ve gitar arası harika bir çalgı. Seslerin
uzamaması ve çalım zorluğu nedeniyle daha çok, tek sesli bir enstrüman. Bir
karar vermem gerekti, ya ud derslerine başlayıp perdesiz gitar yolundan
gidecektim. Ama daha kolay olan yolu seçtim.
- Peki mikrotonal gitarı mevcut şekliyle tasarlarken hangi
donelerden faydalandın?
Hedefim klasik gitarda her şeyin sabit kalması, sadece
mikrotonlara da ulaşmak oldu. Bunun için İTÜ MİAM’da doktora yaparken
mikrotonal gitarların tarihini inceledim. 1852’de Lacote’un, 1985’te Vogt’un
tasarımlarını geliştirerek 2008 yılında ayarlanabilir mikrotonal gitarı
tasarladım. Yani klasik gitarım var, her şey aynı, ama ek olarak mikrotonları
da çalabiliyorum.
- Mikrotonal gitarın Batı müziğine de hizmet eden bir
enstrüman olduğunu duymak zor değil. Rönesans lavtası, viola de gamba, santur
gibi enstrümanların yanında mikrotonal gitarın da yeri olabilir, ne dersin?
Kesinlikle katılıyorum. Öncelikle şunu hatırlatmakta fayda
var: Mikrotonal gitar ile sadece Türkiye’nin, Hindistan’ın, Endonezya’nın
geleneksel müzikleri değil Rönesans ve Barok dönemde çok kullanılan akort
sistemleri, sesleri oluşturan armoniklerin kullanıldığı doğal sistem ve çağdaş
Batı müziği diyebileceğimiz alandaki besteler çalınabiliyor. Günümüzde
kullandığımız ve yarım seslere dayanan ses sistemi yaklaşık 200 senedir
tartışılmaz bir sistem oldu. 19. yüzyıldan önce bu sisteme akortsuz diyen
birçok müzisyene rastlayabilirdiniz Avrupa’da. Özetle bu çalgı, erken dönem
müzik topluluklarında yerini alıp herhangi bir akort sisteminde her müziğe
eşlik edebilir.
- Hatta albüm özelinde işi daha da ileri taşıyıp bir
saykedelik rock grubu olan King Gizzard and the Lizard Wizzard’dan iki parça
yorumlamışsın.
Bunun hikâyesi ilginç. 2017’nin başında YouTube’daki
takipçilerim bana heyecanla mesajlar yolladılar. KGLW diye Avustralyalı bir
grup elektro ve bas mikrotonal gitarlar kullanarak ‘Uçan Mikrotonal Muz’ adında
bir albüm yapmış. ‘Sleep Drifter’ şarkısını dinleyince şok oldum. Benim
yıllardır çaldığım Aşık Veysel’in ‘Kara Toprak’ eserinden ilham almış Hüseyni
makamında bir beste. Ben de oturup bir karşılaştırma videosu yaptım. Bu bir
anda grup fan’ları tarafından çok izlendi ve grubun vokalisti ve gitaristi
Stu’dan e-mail geldi. Meğer benim videoları çok izlemişler, tüm gitarları benim
videomda anlattığım Ricardo Moyano’nun akort sistemine göre yapıp perdeleri
yerleştirmişler. Beni Londra’daki konserlerine davet ettiler. Çok ilginçti,
5000 kişi grubun çıkmasını bekliyor ve bir saat boyunca salonda Erkin Koray,
Moğollar, Selda Bağcan çalıyor. Zaten albüm bence tam bir Anadolu rock albümü.
Neyse sonra arkadaş olduk, İstanbul’da iki gün buluştuk, gezdik. Ben de albümü
çok sevdiğimden iki eserin cover’ını yaptım.
- Dünyada mikrotonal gitara nasıl bir ilgi var?
Çok ilgi var. Son 10 senede 33 ülkeden davet aldım ve bu
ülkelerde konser ve seminerler verdim. Konser olarak mikrotonal gitar ile
Türkiye’de dört konser vermişim, yurtdışında 50’nin üstünde. En son Almanya’da
üç senelik bir projeyi tamamladık. Würzburg Müzik Üniversitesi ve İTÜ
ortaklığında beş üniversitenin gitar bölümleri bir araya geldi ve mikrotonal
gitarlar için 12 besteci yeni eserler yazdı. Sanırım hayatımda bir daha bu
çapta bir proje yapamam. Projenin belgeseli ‘Guitarplus Microtonal Würzburg’
adıyla internette izlenebilir.
- Bu enstrümana ilgi duyanlar nerede, ne kadar süreyle,
nasıl bir eğitim almalı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder