Hayatını anlatan bir film çekilmesini istemediğini belirten Ferdi Tayfur, “Benim yaşadıklarım çok kıymetli. Bunu çok doğru yazıp oynatabilecek birilerinin olduğunu sanmıyorum. Yalan yanlış yazılmasını istemem. Bir başkasının bakış açısından hayatımın film olması bana uygun değil” dedi.
Arabesk müziğin ünlü ismi Ferdi Tayfur, Posta gazetesinden
Alev Gürsoy Cimin’in sorularını cevapladı.
Arabesk müziğin efsanelerinden Ferdi Tayfur, bir süredir
böbrek yetmezliği nedeniyle haftada bir diyaliz makinesine bağlanıyordu. 29
Nisan’da böbrek nakli ameliyatı oldu. 50 yaşındaki oğlu Timur böbreklerinden
birini babasına verdi. Usta sanatçı, hem operasyon sürecini hem de COVID-19
günlerini Posta gazetesinden Alev Gürsoy Cimin’e anlattı.
Ferdi Bey, çok geçmiş olsun. Böbrek nakli oldunuz. Şimdi nasılsınız?
Ferdi Bey, çok geçmiş olsun. Böbrek nakli oldunuz. Şimdi nasılsınız?
Çok iyiyim. Bizim iyi hekimlerimiz var. Hiç kimse böbrek
nakli ameliyatından korkmasın. Elbette sancıları oluyor. Ama hayatın bir tarafı
zaten sancıdan ibaret.
Böbrek
rahatsızlığınız olduğunu nasıl anladınız?
Diyabete bağlı böbrek yetmezliğim varmış, farkında değildim.
Kitap okurken hep uyuyordum. Üstelik daha bir iki sayfa bile okumadan. Bu
durum, yeğenim Nilüfer’in dikkatini çekti. Yeğenim, 'Dayı sen hep uyuyorsun.
Doktora gidelim' dedi. 'Böbrek yetmezliği' denildi. İki ay gibi bir süre geçti.
Ne yapmamız gerektiğini hep araştırıyorduk. Yeğenim, Prof. Dr. Alper Demirbaş’ı
aradı. 'O da atlayın gelin' dedi.
İnsan bu süreçte
hastaneden de korkar.
Hem de nasıl. Ama doktorumuz bize büyük cesaret verdi.
Gözümü kapattım, açtım ameliyatım bitmişti.
Oğlunuz Timur’un da
büyük payı var, onu da anmadan geçmeyelim.
‘Böbreği kimden alalım’ diye kız kardeşim bir yandan,
yeğenim bir yandan sesli düşünüyoruz. O sırada oğlum Timur dedi ki, 'Bir dakika
ben varım burada ya! Ben daha ölmedim' dedi. Oğlumun sağlık durumunu
etkileyecek bir şey olsaydı asla kabul etmezdim. Bir insanın tek böbrekle de
hayatını normal bir şekilde sürdürebilmesi mümkün olduğu için tereddüt etmedim.
Organ naklinin bir mucize olduğunu söyleyebilirim.
Mutlusunuz, bu durum
sesinize de yansıyor.
Harikayım. Sağlığınız iyi olduktan sonra her şey çözülür.
Önce sağlık. Yaşamak güzel şey! Çocuklarımın başında olmak güzel şey.
Ameliyat boyunca
doktorlar sizin şarkılarınızı dinlemiş.
Baygın adam bunu bilemez, ama dinlemişlerdir. Ameliyatı
Antalya’da oldum. Doğrudur, şarkılarım buralarda sevilir. Antalya beni sever
ben de Antalya’yı severim.
Timur Bey kaç
yaşında?
50 yaşında.
Erken yaşta baba
olmuşsunuz. Biz kendisinden pek haberdar değildik. Oğlunuzu biraz anlatır
mısınız bize?
O eski bir macera.
Nasıl yani?
Ben de durumu bilmiyordum aslında. O yüzden 'eski bir
macera' dedim. Annesi hemşire. Daha doğrusu hemşire adayıydı.
Evlenmediniz mi
onunla?
Hayır, yurt dışına gitti o. Kendisi gitti.
Timur Bey’i size mi
bıraktı?
Hayır, bana bırakmadı. Bir kadına bırakmış, o kadın da
Timur’a bakmış. Ben ünlü olunca, Timur 13 yaşındayken kadın ortaya çıktı.
Timur’u getirince, ben de oğlumu yanıma aldım. 13 yaşından sonra benimle büyüdü.
Timur Bey, annesiyle
görüşüyor mu?
Tanımıyor ki. Bugüne kadar hiç iletişimi olmadı. Annesini
hiç görmedi. Yurt dışında iş kadını olduğuna dair duyum almıştım. Benim de hiç
bilgim olmadı.
Sizin için ufak bir
gönül macerası mıydı?
Hayır, çocukluk diyelim. Diğer türlüsü basite indirgemek
olur.
Kaç yaşındaydınız o
zaman?
Sanırım 18. Baba olmak için pek doğru bir yaş sayılmaz.
Timur Bey’in
annesinin izini sürmemesi de çok enteresan.
Evet, çok enteresan. Ama gözden uzak olan gönülden de uzak
oluyor. Annesi onu doğurmuş ve başka bir kadına bırakmış. Timur da o kadına
annesi diye sarılmış. Bilmiyor, ne yapabilirdi ki.
O dönem ünlü
değildiniz.
Evet. 18 yaşındaki adam çocuk sayılır bence. Kimse çocuğunu
doğurup sonra da bırakıp gitmez. Ailesi sıkıntılıydı, kardeşlerinden kaçtı
belki de.
Baba sevgisini
hissettirebildiniz mi oğlunuza?
Baba sevgisi bilmem, 6 yaşındayken babam öldü. Baba kokusunu
dahi bilmem. Ama ömrüm yettiğince başlarında durmak isterim.
Timur Bey ile
baba-oğul ilişkisi kurabildiniz mi?
Böbreğini bana verdiğine göre demek ki kurmuşuz. Evlat o,
hiç sevilmez mi? 5 çocuğum var, hepsini de eşit seviyorum.
İyi bir baba mıdır
Ferdi Tayfur?
Bütün çocuklarımı seviyorum. Hepsine aynı sevgi, saygı ve
hürmeti gösteririm. Neden kötü baba olayım? Elbette iyi bir babayım. Aslında bu
soruya onlar yanıt versin. Ki, hepsi bana böbreklerini vermeye kalktı. Kötü adam
olsam “Gebersin” derlerdi. Demek ki, kötü değilim. Naif, duygusal biriyim.
Merhametliyim de... Allah’ıma çok şükürler olsun.
COVID-19 ruhen çok
etkiledi mi?
Herkes gibiyim. Dünya etkilendi, benim etkilenmemem mümkün
mü? Maskesiz asla çıkmıyorum. Sosyal mesafe, hijyen hepsine dikkat ediyorum. Umutsuz
ve karamsar olan bir çoğunluk var.
Siz nasıl
bakıyorsunuz bu sürece?
Karamsarlık ve umutsuzluk koronadan daha korkutucu. Hayatta
birçok hastalık ve buna benzer virüsler görüldü. Hepsi geldi, geçti. Dünya
durmadığı sürece insanlık hep galip gelecek. Şimdi evde kalın, kitap okuyun.
Yine özgürlük meşalesi yanacak.
Sanat dünyası da çok
şikâyetçi süreçten, 'Sektör çok durdu, para kazanamıyoruz' diyorlar.
Tüm dünya ve insanlık zorda. Tüm sektörler durmuş durumda.
Sadece sanatçılar yaşamıyor bu süreci. O kadar kötü durumda olduklarını da
zannetmiyorum. Sonuçta kazanan insanlar, kötü günler için köşeye hiç mi bir şey
atmamışlar? Ama bitecek bu iş, yakındır. Umutsuzluk insanı yok eder, yıkar.
Herkes umut etsin.
Yarın Ramazan
Bayramı. Nasıl hissedersiniz bayramlarda?
Bayramları severim ama hüzünlenirim de. ‘Nerede o eski
bayramlar’ sözü dilimize boşuna mı pelesenk oldu? Televizyon hayatımıza girince
insanlar birbirine küsmeye başladı. Herkes koptu birbirinden. İnsanların
dikkati, o küçük renkli kutuda. Bayram denilince bir arada yemek, içmek, eğlenmek,
hoş sohbetler gelirdi akla. Onlar kalmadı. Şimdi insanlar birbirine gidemiyor.
İnternet, bilgisayar, telefonlar hepten uzaklaştırdı bizi.
Unutamadığınız bir
bayram anınız var mı?
Küçükken, ertesi gün bayram diye hiç uyuyamadığım günler
olurdu. Dilerim, bu nesil de o bayram heyecanını yaşıyordur. Bizler şeker
toplardık, şimdi o da kalmadı.
İnsan çocuğunu şeker toplamaya nasıl göndersin, devir kötü!
Ben fakir çocuğuydum, çok bilmezdim böyle şeyleri. Ama yine de bayram geliyor
diye çok sevinirdim. Bir şeyimiz yoksa da sevincimiz çoktu. Bayramlık ayakkabı
ve elbiseleri giyecek diye uyuyamayan çocuklar vardı heyecandan. Bir de
bayramlığı olmayan ama mutlu olan çocuklar.
Yoğun geçen bir ömür
sizinki. Keşke film olsa, ‘Müslüm’ gibi.
İstemem. Zaten bir sürü filmde oynamışım. Kendi hayatıma
gerek yok. Benim yaşadıklarım çok kıymetli. Bunu çok doğru yazıp oynatabilecek
birilerinin olduğunu sanmıyorum. Yalan yanlış yazılmasını istemem. Bir
başkasının bakış açısından, hayatımın film olması bana uygun değil.
Yıllar sonra eşine
döndü
Ferdi Tayfur, 1945 yılında Adana’da yoksul bir ailenin
çocuğu olarak dünyaya geldi. Altı yaşında babasını kaybetti. Küçük yaşta
Adana’da çiftliklerde ırgatlık yaptı. Ama aklında hep şarkıcı olmak vardı. Bu
hayalini gerçekleştirmek için İstanbul’a gitti. ‘Çeşme’ isimli şarkısı ile
şöhret kazanan Ferdi Tayfur’a sinema kapıları da açıldı. 1976 yılında ‘Çeşme’
filminde Necla Nazır ile başrolü paylaşırken, aşık oldular ve 32 yıl birlikte
yaşadılar. Ferdi Tayfur, ilk evliliğini 1974 yılında Zeliha Hanım’la yapmıştı.
Zeliha Hanım’dan iki kızı, Necla Nazır’dan bir kızı var. Necla Nazır ile 2008
yılında ayrıldı. Ardından 2009’da Habibe Ümyanı Demir ile Marmaris’te yeni bir
hayat kurdu. Tayfur’un Habibe Hanım’dan dünyaya gelen Taha adında 11 yaşında bir
oğlu var. Ferdi Tayfur, kendine böbreğini veren oğlu Timur ile birlikte, toplam
5 çocuk sahibi. Habibe Hanım’dan da ayrılan Tayfur, halen resmi nikâhlı olduğu
ilk eşi Zeliha Hanım’la birlikte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder